Kültürel Zenginlik 08 Nisan 2022, 14:56

“gel bize'nin kültür mozayiği”
İş hayatı söz konusu olduğunda adını işitmenin kimseyi şaşırtmadığı Türkiye'nin ekonomisi en güçlü ilçesi hangisidir diye sorulsa, yanıt bellidir: Gebze. İstanbul'a 41, Kocaeli kent merkezine ise 51 km mesafede yer alan ve 2000 yılı sayımına göre toplam nüfusu 421.932 olan Gebze, Marmara bölgesinin en dinamik yerleşim merkezidir. Türkiye ortalamasında yüzde 2 olan nüfus artış oranı Gebze'de yüzde 13 seviyesindedir. Türkiye'nin hemen tüm yörelerinden insanların yaşadığı Gebze'de, Balkan, Kafkas, Kırım kökenli göçlerle tam bir kültür mozaiği hâkimdir. Gebze, sahip olduğu özellikleri ile dünyanın başlıca sanayi ve ticaret merkezleri arasında anılmaktadır.
Ekonomisi ağılıklı olarak sanayiye ve tarıma dayalı Gebze'de, sanayi kuruluşları, İstanbul-İzmit karayolu boyunca sıralanmıştır. Çimento, cam, tekstil, plastik, makine, metal eşya ve metalürji, otomotiv yan sanayi fabrikaları ilçedeki başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Bu kuruluşlar arasında Türkiye'ye ve hatta dünyaya mal olmuş olanlar da vardır.
Gebze'de sanayinin hızla gelişmesi tarımın gerilemesine sebep olmuştur. Yine de ilçenin başlıca tarım ürünleri olan buğday, yulaf, ayçiçeği, sebze ve meyve çeşitlerinin üretimi sürmekte olup, ayrıca az miktarda üzüm ve zeytin de yetiştirilmektedir. Ayrıca modern metotların kullanıldığı tavuk çiftlikleri de vardır.
Gebze Adının Kökeni
Fatih Sultan Mehmet döneminde, 1454 yılında ilçe olan Gebze, 1888 yılında İstanbul iline bağlanmıştır. Gebze'de belediye teşkilatı kurulması ise 1907 yılında olmuştur. 1924 yılında yapılan değişiklikler sonucunda vilayet, kaza, nahiye ve köy teşkilatları kurulmuş, Gebze de İzmit'in merkez ilçe olduğu Kocaeli'ne bağlanmıştır.
Gebze adı köken olarak, bölgedeki eski insan yerleşmelerinin ismine bağlanmaktadır. Araştırmacıların birçoğu Libyssa ve Dakibyza isimlerinin Gebze isminin kökenini teşkil ettiğini öne sürmektedir. Antikçağ'da Libyssa adı kullanılıyorken, Roma ve Bizans dönemlerinde Dakibyza adı kullanıma girmiştir. Bazı araştırmacılar ise Gebseh, Gebisseh, Gjabseh adlarına dikkat çekmektedir. Gekbuze, Ghviza, Gavize, Dschebse, Dschebize, Gebize de kaynaklarda geçen diğer adlandırmalara örnektir. Okunuş açısından bu adlandırmaların tümünün Gebze sözcüğünü çağrıştırması, kelimenin kökeninin çok eski dönemlere uzandığını kanıtlamaktadır.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde 1640 yılında gelmiş olduğu anlaşılan Gebze ile ilgili olarak bu adlandırmanın "Gel bize"den kaynaklandığını yazmıştır. İbrahim Hakkı Konyalı ise, eski Osmanlı arşiv kaynaklarında Geybüyze, Geybüveyze, Geyibüveyze, Geyiboyze, Geykivize şeklinde yazıldığını belirtmektedir.
Gebze'nin Ekonomik Zenginliği
Gebze DİE rakamlarına göre kişi başı gelir düzeyi yaklaşık 7,600 ABD Doları seviyesinde olup, Türkiye'nin en zengin ilçesidir. Gebze'de birçoğu yabancı sermaye kaynaklı olan ve sayısı her geçen gün artan yüzlerce orta ve büyük ölçekli sanayi kuruluşu faaliyet göstermektedir. Gebze, Türkiye'nin en önemli Organize Sanayi Bölgesi ile birlikte, bir kısmı faaliyete geçmiş ve bir kısmının da yapım çalışmalarının sürdürüldüğü Dilovası Organize Sanayi Bölgesi, Taşıt Araçları Yan Sanayi Bölgesi, Plastik Sanayicileri Kooperatifi, Hasköy Pik Döküm Sanayicileri Sitesi, Taş Ocakları Sanayi Bölgesi, Mermerciler Sanayi Bölgesi, Makineciler, İmalat Sanayicileri ve Kimyacılar Organize Sanayi Bölgeleri ile dünyanın sayılı organize sanayi merkezleri arasında konumunu korumaya devam edecektir.
Gebze ekonomik cazibesiyle orantılı olarak AR-GE faaliyetleri için de ulusal anlamda önemli bir merkez olma niteliğine sahiptir. Kadrosunda yüzlerce bilim adamı ve akademisyenin yer aldığı TÜBİTAK-MAM, Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü (TÜSSİDE), yine yüzlerce öğrencinin eğitim gördüğü Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü (GYTE), Türk tarımına katkı sağlayan Çayırova Tohum Sertifikasyon Test Müdürlüğü, Türk Standartlar Enstitüsü (TSE) Genel Merkezi, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi geliştirme Merkezi (KOSGEB), Gebze'de faaliyet gösteren başlıca araştırma kurumlarıdır.
TARİHÇE:
Gebze´nin de içinde bulunduğu, eski Yunanlılar´ın ve Romalılar´ın Bitinya (Bithynie) dedikleri coğrafi bölgenin bilinenen eski tarihi, M.Ö. XII yüzyıla kadar dayanır. Bölge, özellikle Kocaeli Yarımadası, coğrafi konumunun öneminden dolayı, tarihin hemen hemen bütün dönemlerinde, birçok ulusa yurt olmuştur. Asya ile Avrupa kıtaları arasındaki en önemli geçit yeri olan Kocaeli Yarımadası ya bir çok ulusun yurdu, ya da gelip geçtikleri, medeniyetlerinden izler bıraktığı bir yer olmuştur.
Bilinen ilk ulus göçü de M.Ö. XII. yüzyılın başlarındadır. Bu ulus Yunan kökenli Frikler´dir. Boğaz (Bosforos) yoluyla Anadolu´ya inmişlerdir. XII yüzyıla kadar Trakya´dan İzmit dolaylarına göçler devam etmiştir. Fakat bu dönemde eski Gebze´nin yerine dair hiçbir bilgi edinilememiştir. Kısaca antik çağ Gebze´sinin yeri kesinlikle bilinememektedir.
Bugün Gebze´nin olduğu yerde, M.Ö. 281-246 yıllarında Kral 1. Nicomede´nin egemenliğindekiBitinya Krallığı döneminde Dakibyza ve Libyssa adında yerleşmeler vardır. Eski Gebze´nin yerine dair söylenenler, işte bu tarihlere aittir. Daha eski tarihlere ait bilgiler ise çelişkilidir.
Bu yerleşim alanlarının araştırmalara konu olmasının en önemli nedeni ise, ünlü Kartacalı komutan Hannibal´ın krallık döneminde burada yerleşmiş olmasıdır.
Hannibal Zama harbindeki yenilgisinden sonra ülkesinde itibar görmemiş ve Bitinya Krallığı´na iltica etmek zorunda kalmıştır. Bitinya Kralları I. ve II. Prusias´ın savaş danışmanlıklarını yapmıştır. II. Prusias´ın ihaneti sonucu düşmanın eline düşmemek için intihar etmiş ve Lybissa´ya gömülmüştür.
İşte birçok tarihçinin ve araştırmacının eski Gebze olduğu iddia edilen bu yeri araştırmasının en büyük nedeni budur. Hannibal´ın burayı seçmesinin birçok nedeni vardır. Devamlı izlenme kuşkusu, Nicomedia başkent olduğu için gelenin gidenin çok olması ve tanınma ihtimalinin fazla olması, yönetime güvenmemesi bu nedenlerin başlıcalarıdır.
Roma kuvvetlerinden gizlenen Hannibal, korunaklı, kaçışı kolay ve denizle ilişkili bir yer aramıştır. Sonunda bu özelliklere sahip Libyssa´yı seçmiştir.
O dönemde Libyssa´nın kurulduğu yer, hem denize hem de karaya hakim bir tepe üzerindedir. Tepe, körfezin en dar yeridir.
1330 yılında Osmanlılarla Bizans arasında yapılan savaştan sonra Gebze´nin de içinde bulunduğu bölge, Osmanlı idaresine dahil edilmiştir.
Bugünkü Gebze´nin kurucusu Orhan Gazi´dir. Gebze´de kendi adına cami de yaptıran Orhan Gazi, bölgede izler bırakan ilk Türk büyüğüdür. Orhan Gazi, bölgenin imarı ve yaşaması için büyük çabalar göstermiştir. Bu amaçla işletmeler kurmuş, vakıfları desteklemiştir.
Osmanlıların devlet olma çabaları sırasında, Gebze yine ordugah yerleşimi olarak kullanılmıştır. Osmanlı Beyliğinin kurulmasında büyük emekleri geçen Akçakoca Bey´in oğlu olan İlyas Çelebi de hem Gebze´nin fethinde hem de kuruluşunda büyük rol oynamıştır.
Gebze Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarına kadar kimi zaman İstanbul´a, daha çok da Kocaeli´ye bağlı bir kaza olarak, önemli bir yer niteliğini uzun yıllar korumuştur. 1. Dünya Savaşı´nda Osmanlı İmparatorluğunun yenik düşmesi üzerine Anadolu ve Trakya´nın birçok yöresi gibi Gebze´de düşman kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir.
1920 yılında İngilizler´in bölgeyi işgaline, 1921 yılının başlarında Yunanlılar da katılmıştır. Daha sonra Anadolu içerisinde yenilgiye uğrayan Yunan kuvvetleri, amaçlarına ulaşamamanın üzüntüsüyle geldikleri yoldan geriye kaçmışlardır.
Bu yıllarda Gebze, Anadolu´nun en dikkate değer yerlerinden biridir. Türk kuvvetlerinin biraz ilerisinde İngiliz askerleri bulunmaktaydı.
18-19 Ocak 1923 tarihli Hakimiyet-i Milliye-Ankara Gazetesi´nde Atatürk´ün bölgeyi ve Gebze´yi ziyaret ettiğinden bahsedilir. Atatürk Gebze´deki askeri birliklerin durumundan memnun kalarak geri dönmüştür. İstanbul´un terk edilmesinden sonra Gebze ve Çevresi tamamen emniyet altına alınmıştır.
Cumhuriyet´in ilanına kadar kimi zaman İstanbul, kimi zaman da Kocaeli´ye bağlı bir kaza olan Gebze, Cumhuriyet´in ilanından sonra yeni iller kanununa göre il olan İzmit´e bağlanmıştır.
Libyssa´dan Gebze´ye
Gebze adı köken olarak, diğer eski yerleşmelerin ismine bağlanmaktadır. Araştırmacıların bir çoğu bu görüştedir. Bazılarıysa Libyssa ve Dakibyza isimlerini bazı ufak değişikliklerle kullanmışlardır.
Antik çağ araştırmacılarının hemen hemen hepsi Libyssa adını kullanmışlardır. Roma ve Bizans döneminde Dakibyza adı da kullanılmaya başlanan bir diğer isimdir. Okunuş açısından da bu isimlerin Gebze sözcüğünü andırması, kelimenin kökeninin çok eski olduğunu kanıtlamaktadır.
Bazı araştırmacılar dayöreden bahsederken, Gebseh,Gebisseh, Gjabseh isimlerini kullanmışlardır. Gekbuze, Ghviza, Gavize, Dschebse, Dschebize, Gebize de kullanılan diğer isimlerden bazılarıdır.
Evliya Çelebi´nin Seyahatnamesi´nde de bir kez Kekbeziye ismini kullanmış, Erzurum Seyahatı esnasındaysa Gebze kelimesinin Gelbize´den kaynaklandığını yazmıştır.
İbrahim Hakkı Konyalı ise, eski Osmanlı arşiv kaynaklarında Geybüyze, Geybüveyze, Geyibüveyze, Geyiboyze, Geykivize şeklinde yazıldığını, halen yaşayan ismininse Gebze olduğunu vurgulamıştır.
Bazı araştırmacılar da, "Gebze"nin bir zamanlar Osmanlı ve Bizans savaşçıları arasında sık sık el değiştiren ve özlenen bir yöre olması itibariyle "Gel bize" veya "Bize gel" ifadelerinden oluşan ve zaman içinde değişerek, halkın öz dilinde "Gebze"ye dönüşen bir ad olduğunu belirtmişlerdir. Ancak, 1640 yılında "Gebze"ye geldiği anlaşılan Evliye Çelebi, ünlü Seyahatname´sinin ilgili bölümünde (Gebze, "Gelbize"den galattır.) ifadesiyle bu konuyu vurgulamaktadır.